alanyali kuzenler - Haberler

Ana Sayfa
Haberler
Anketler
Ziyaretçi defteri
Forum
galeri
Saklı sayfalar
Gazete
TARİHİ YERLER
HAVA DURUMU
facebook
KUZENLER ARAMA
oyunlar
gogogle maps
bilim
CANLI MOBESE KAMERALARI
TELEVİZYON İZLE
inndir tv izle
OYUNLAR 2
e okul
videolar
SAĞLIK BİLGİLERİ
Google Translete
GEZEGENLER
DUALAR VE SURELER
OTOBÜS TARİFESİ KONYA
yemek tarifleri
tesler
MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI
üyeler
ddizi.com
çizgi film
ÇİzGİ fİLM 2
resimler (aradığığınız her resim bulunur)
THE WEST
kaç kişi burdaydı
OYUN 3
Link listesi



 
artık habelerde var
Ağız Kokusu Sosyal Yaşantınızı Derinden Etkileyebilir…
Diş Hekimi Çağdaş Kışlaoğlu tarih 28.03.2010, 16:45 (UTC)
 Ağız kokusu beslenme alışkanlıklarıyla ilişkili olarak gelişebilir, mide ve diğer sistemik rahatsızlıkların bir göstergesi olabilir. Fakat ağız kokusu daha çok dişlerdeki iltihap ve çürüklerden kaynaklanır.

Ağız kokusunun sosyal yaşantıya etkileri…

Sanıldığından çok daha yaygın görülen ağız kokusu; kişinin iş, arkadaş ve hatta aile yaşamını etkileyebilecek bir konu olup, çoğu zaman kişide mahcubiyete ve buna bağlı olarak da sosyo-psikolojik problemlere sebep olur. Birçok kişi ağız kokusu yüzünden konuşmaktan ve iletişimden kaçar. Hatta evli kişilerde boşanmalara bile neden olabilir. Eğer çalışıyorsa mesleği açısından da tehlike oluşturabilir. Özellikle tiyatrocu, satış temsilcisi ve yakın temas halinde çalışan kişilerin iş yaşamı için zararlı olabilir.

Bu nedenle ağız kokusunun ciddiye alınması gerektiğini vurgulayan Diş Hekimi Dr. Çağdaş Kışlaoğlu, kokunun basitçe diş taşlarından kaynaklanabileceği gibi, ağızdaki eski dolgu ve kron-köprülerin bozulmuş diş eti ilişkilerinden oluşabileceğini de vurguladı.

Ağız kokusunun sebepleri…

Dişlerden kaynaklanan kötü kokuların tedavisi diğer sebeplere göre daha kısa sürede sonuç verdiğinden “şanslıyız” diyerek sözlerine devam eden Diş Hekimi Dr. Çağdaş Kışlaoğlu; ağız kokusu şikayeti ile gelen hastaları öncelikle tam bir ağız muayenesinden geçirerek, sorunun bir mi yoksa birden fazla nedene mi dayandığını tespit ettikten sonra tedaviye başladığını anlattı.

“Ağız kokusu bazen ağız temizliğine yeterli önemin verilmemesi, bazen ağız iltihapları, bazen ileri dişeti hastalıkları ve/veya diş çürükleri, bazen de ağız kuruluğu gibi sebeplerin bir ya da bir kaçından kaynaklanıyor olabilir.” diyerek ağız kokusunun sebeplerini sıralayan, Kışlaoğlu; ağız hijyenine yeterli önemin verilmemesinden kaynaklanan ağız kokusunu gidermek için diş taşlarını temizlediğini ve kişiye ağız bakımı için neler yapması gerektiğini uygulamalı olarak gösterdiğini belirtti.

Eğer ağız kokusu ağız enfeksiyonlarından ileri geliyorsa ağız enfeksiyonlarını tedavi ettiğini ve bu tedavi sırasında gömük ve sorunlu dişler varsa çektiğini söyledi. Sorun diğer bir neden olan ileri dişeti hastalıkları ve/veya diş çürüklerinden kaynaklanıyorsa bunları tedavi ettiğini ve ağız kuruluğundan ileri gelen kötü ağız kokusunu da hastaya tükürük salgısını artıracak önlemleri uygulatarak giderdiğini anlattı.

Ağız kokusu çok basit yöntemlerle giderilebilir…

—Ağız içi bakterilerle savaşan bir baharat olduğu için tarçın kullanın

—Kötü kokuya sebep olan ağız kuruluğunu engellemek için daha fazla su için, diş çürüklerine sebep olacağından şeker tüketiminizi azaltın.

—Yiyeceklerle tükürük salgısının iyice karışması ve ağızda yemek parçası kalma olasılığının azalması için lokmaları iyi çiğneyin.

—Diş fırçasının çıkaramadığı yerlerdeki bakteri ve yemek artıklarını sökebileceği için diş ipi kullanın.

—Ağız kokusunu önlemek için doğal kaynaklardan da yararlanılabilir. Nane bunlardan biridir. Naneli sakızlar, şekerler kullanılabilir.

—Öğün aralarında taze meyve yiyin

—Uzun süre aç kalmayın

—Kötü kokuya sebep olan ağız kuruluğuna neden olduğundan ve diş eti hastalıklarına da zemin hazırlayarak ağız kokusu oluşturacağından sigara içmeyin.

 

Bilim dünyasında heyecan verici gelişme
haber türk tarih 11.03.2010, 08:13 (UTC)
 Avustralyalı bilimadamları, aralarında dev koşucu devekuşu ve filkuşunun da bulunduğu soyu tükenmiş bazı kuşların fosilleşmiş yumurta kabuklarından DNA'larını elde ettiler.

Perth kentindeki Murdoch Üniversitesinden Michael Bunce ve meslektaşları, ilk kez fosilleşmiş yumurta kabuklarının şimdiye dek bilinmeyen eski DNA kaynağı olabileceğini gösterdiklerini belirterek, şimdiye dek ilk defa, yaşayan en büyük kuş olan ve Avrupalıların yerleşmesinin ardından Madakaskar'da 1700'lere doğru ortadan kaybolan filkuşunun (aepyornis) DNA'larını çıkarmayı başardıklarını kaydetti.

İngiliz Proceedings of the Royal Society B. bilimsel dergide yayımlanan araştırmada, bilimadamları ayrıca, Yeni Zelanda ve Avustralya'da yaklaşık 19 bin yıl önce ortadan kalkan dev devekuşlarına ait mitokondriyal DNA'ları yumurta kabuklarından elde ettiler.

Fosilleşmiş yumurtalar, çevrebilimin yeniden inşası, geçmişteki beslenmenin incelenmesi, kronoloji oluşturmak için kullanılırken, ilk kez DNA elde edilmesi amacıyla faydalanılıyor.

AA
 

Baharın müjdecileri geldi
YENİ MERAM GAZETESİ tarih 11.03.2010, 08:00 (UTC)
 Selçuk Üniversitesi Kuş Gözlem Topluluğu Öğrenci Başkanı Servet Fırat, Adaköy beldesinde leylekler tepesi adı verilen mezarlık bölgesinde 18 Şubat günü ilk leyleğin görüldüğünü bildirdi.
Fırat, leyleklerin en önemli yazlama mekanı olarak değerlendirilen Beyşehir'de Adaköy ve Yeşildağ beldelerinde iki ayrı koloni merkezi bulunduğunu belirterek, “Bu iki kolonide bahar mevsiminden itibaren çok sayıda leylek yazlık yaşam sürüyor. Geçen yıl Adaköy beldesindeki leylekler tepesine ilk leylek 19 Şubat tarihinde gelmişti, bu yıl bir gün erken geldiğini tespit ettik” dedi.
Göç yolu üzerinde bulunan Türkiye'ye sıcak Afrika ülkelerinden gelen leyleklerin bir bölümünün de birkaç günlük konaklamaların ardından Avrupa ülkelerine doğru yolculuklarını sürdürdüğünü belirten Fırat, “Bir bölümü ise bahar aylarından itibaren ülkemizdeki yazlama olarak adlandırdığımız konaklama mekanlarına yerleşiyorlar. Geçtiğimiz yıl Şubat ayında Beyşehir'e leylekler geldiğinde göl kıyılarında buz vardı ve burada yayılıyorlardı. Bu yıl ise Şubat ayında farklı bir hava tablosu ile karşı karşıyalar. Bu yıl havalar çok iyi gitti. Bununla birlikte üreme formuna da girdiklerini düşünüyoruz. Önümüzdeki günlerde Beyşehir'e gruplar halinde gelmelerini ve Mart ayında ise Türkiye'deki bu göç yolculuğunu tamamlamalarını bekliyoruz” diye konuştu.
 

65 milyon yıllık sır çözüldü
CİHAN/ Salih Karaca tarih 11.03.2010, 07:56 (UTC)
 Bilim dünyasının büyük bir bölümü tahmini olarak 65 milyon yıl önce yaşayan dinozor nesillerinin sonunu getiren olayın, meteor yağmuru olduğu noktasında birleşse de bir kısım bilim adamı dinozorların neslinin tükenmesini başka sebeplere bağlıyorlardı. Ancak dünyanın çeşitli ülkelerinden bir araya gelen 40 farklı bilim adamı, uzun yıllar yaptıkları çalışmanın sonucunu bilim ve teknik dergisi olan 'Science'da açıkladılar. Brüksel Serbest Üniversitesi'nden de (VUB) iki bilim adamının katıldığı araştırmalar sonucunda, dinozorların neslini tüketen olayın, meteor taşı yağmurları olduğu kesinleşti.

İlk olarak 30 yıl öncesinde Nobel ödüllü araştırmacı Luis Alvarez ve jeolog olan oğlu Walter Alvarez, buldukları büyük çukurun bir meteor çarpmasına ait olduğunu keşfetmişler ve bu çukurun tahmini olarak 65 milyon yıl önce oluştuğunu belirlemişlerdi. Alvarezler, bu çarpma sonucunda yeryüzünde bulunan dinozorlar başta olmak üzere, birçok varlığın sonunun geldiğini iddia etmişlerdi. Bu olaydan tam 10 yıl sonra ise Meksika sınırlarında, 'smoking gun' ismi verilen 200 km çapında yeni bir geniş çukur bulundu. Ve bu çukurda yapılan araştırmalarda aynı noktaya işaret ediyordu ki, o da "meteor çarpması ve birçok canlı türünün yok olması" idi. Fakat bir grup bilim adamı, bu çukurların dinozor neslinin sonunu hazırlamadığına inanıyor, çukurların oluşum tarihiyle dinozorların yok oluş tarihi arasında bağlantı olmadığını öne sürüyorlardı. Ancak son olarak Avrupa'dan, Japonya'dan, Meksika'dan, ABD'den ve Kanada'dan gelen bilim adamları yaptıkları araştırma sonucunda, bahsedilen çukurların, meteor taşı çarpması sonucunda oluştuklarını ve bunların dinozorların neslinin tükenmesindeki sebep olduklarını kesinleştirdiler. Science dergisine yaptıkları açıklamada, dinozorların neslinin, meteor taşları çarpmasıyla sonlandığının kesin olduğunu belirttiler. Bilim adamları, diğer teorilerin gerçeği yansıtmadığını belirtirken, "Meteor çukurlarıyla dinozor neslinin sonu, ilk defa bu kadar kuvvetli bir bağ ile ilişkilendirildi, bu artık kabul edilmeli." açıklamasında bulundular.

Dinozorların sonunu getiren meteor taşlarının ise yaklaşık 15 km çapında olduğu, Mars ve Jupiter gezegenlerinin arasından geldiği ve saniyede 20 ile 70 km hızda dünyaya çarptığı tahmin ediliyor. Dünyaya verdiği zararın, Hiroshima'ya atılan bombadan 5 milyar kez daha fazla olduğu tahmin edilirken, Rıhter ölçeğine göre 12 şiddetinde de bir sarsıntı meydana getirdiği ifade edildi.

 

Ömre ömür katan meyve
BUGÜN GAZETESİ tarih 11.03.2010, 07:48 (UTC)
 Goji küçük yumuşak meyveleri olan 1,700 yıl boyunca Tibet'te üretilen çalı formunda bir bitkidir. Tibetliler yüzlerce yıl gojiden yaptıkları ilacı, böbrek ve karaciğer tedavisinde kullandılar.
Mutluluk meyvası denilen Goji, inanılmaz şekilde sulu ve tatlıdır. Tadı biraz yabanmersinini biraz da kirazı andırır.

Her parçasında ayrı bir şifa vardır. Parlak meyvası yenilir. Yapraklarından, şifa kaynağı bir çay elde edilir. Yaprakları ve sapları aynı zamanda yağ kaynağıdır... Posasından ise güzellik kremi yapılır.

Kurutulan Goji, kuru üzüm gibi tüketilebilir.

CİNSEL GÜCÜN KAYNAĞI

Bu küçük mucize bitki kolesterolu ve kan basıncını düşürür ve kanı temizler. Sadece bunlar da değil... Tibetliler ona cinsel gücü artırması nedeniyle "Mutluluk meyvası" diyor ve faydaları sıralandığında da bu ünvanı hak ediyor...

BALKONUNUZDA BİLE YETİŞTİREBİLİRSİNİZ

Türkiye'de üretimine yeni yeni başlanan Goji, iklimsel olarak da ülkemize uygun...

YETİŞTİRİLMESİ

Goji berry "-27" derece sogukluğa ve "+42" derece ve dahada sıcakları tolere edebilir.

Açık ve Kapalı mekanlarda meyve verir. 2 yıl içinde %80 verimlilikle meyve alınır.

ÖMRE ÖMÜR KATAR

Goji “Uzun Ömür Meyvesi” olarak bilinir. İçerisinde ana molekül olan polisakkaritler ve güçlü antioksidanlar sayesinde serbest radikallerin uğratacağı zararlara ve erken yaşlanmaya karşı vücudunuzu korur.

Goji hipofiz bezinden salgılanan insan büyüme hormonu (hCG, gençlik hormonu) salınımını arttırır. hCG’nin olumlu etkileri pek çoktur: vücut yağ oranını azaltır, uyku düzensizliklerini engeller, hafızayı güçlendirir, iyileşme hızını arttırır, vücuda daha genç, diri bir görünüm kazandırır.

CİNSEL GÜCÜN KAYNAĞI

Goji Asya tıbbında yer alan başlıca cinsel güç arttırıcı bitkidir. Efsanevi olarak cinsel arzuyu tetiklediğine inanılır. Eski bir Çin atasözü evinden ve karısından uzaklara gitmek zorunda olan erkekler için “Kim ki evinden yüz kilometre uzağa gidecekse Goji yememelidir!” der.

Modern bilimsel çalışmalar ise Goji’nin kandaki testosteron seviyesini belirgin bir şekilde arttırarak her iki cinste de cinsel gücü arttırdığını göstermektedir.

GÖZLER İÇİN BİREBİRDİR

Çin’de tarih öncesi zamanlardan beri Goji meyveleri bazı görme problemlerinin giderilmesinde oldukça popülerdir. Modern Çin bilim adamları Goji’nin karanlığa uyum süresini belirgin olarak kısalttığını bulmuşlardır. Ayrıca az ışıklı ortamlarda da görüş kalitesinin arttırır.

Goji alan hastalarda görüş alanındaki siyah noktalarda belirgin azalma saptanmıştır. Goji içerisinde yer alan güçlü antioksidan karotenoidler sayesinde makula dejenerasyonu ve katarakt engellenebilir

BAŞ AĞRISINI YOK EDER, İYİ BİR UYKU ÇEKTİRİR

Geleneksel Çin tıbbında baş ağrısı ve sersemlik hissinin böbrek Yin (yaşam özü) ve Yang (fonksiyon) yetersizliğineden kaynaklandığına inanılır. Goji Yin/Yang dengesinin ayarlanmasında en çok kullanılan bitkidir.

Goji tüm Asya’da uzun süredir insomnia (uykusuzluk) doğal tedavisinde kullanılmaktadır. Yaşça büyük insanlar üzerinde yapılan bazı tıbbi araştırmalarda, Goji alan tüm hastalarda uyku kalitesinde iyileşme bildirilmiştir.

KOLESTROLÜ DÜŞÜRÜR, KAN SEVİYESİNİ DENGELER

Goji, kolesterol seviyelerini düşüren beta-sitosterol maddesi içerir. Ayrıca antioksidanları sayesinde kolesterolün oksidasyonunu ve damar duvarında plak oluşturmasını engeller. Goji içerisindeki flavonoidler ise atar damarlarınızın açık kalmasını ve elastikiyetinin korunmasını sağlar.

Uzun yıllardır Çin’de erişkin tip diyabet tedavisinde kullanılan Goji’nin polisakkaritleri sayesinde kan şekerini ve insülin cevabını düzenlediği görülmüştür. İçeriğinde yer alan betain maddesinin de özellikle diabet hastalarında sıkça görülen karaciğer yağlanması ve damar rahatsızlıklarını önlediği bilinmektedir.

EN DEĞERLİ ŞEYİ; DNA'NIZI KORUR

DNA vücudumuzdaki en önemli yapıdır. Atalarımızdan miras kalan tüm özelliklerimizin bulunduğu şablonumuz olmasının yanı sıra vücudumuzdaki on tirilyon kadar hücrenin yenilenmesi gerektiğinde, sağlıklı ve aslına uygun kopyasının üretilmesini sağlar.

Kimyasallar, kirlilik ve serbest radikallere maruz kalan DNA hasarlanır ve kırılabilir ve sonuç olarak genetik (kalıtsal) mutasyonlara, kansere ve hatta ölüme sebebiyet verebilir. Goji’deki betain ve ana molekül olan polisakkaritler hasarlı DNA’nın tamiri ve restorasyonunu gerçekleştirir.

TÜMÖRÜ DURDURUR, KEMOTERAPİ ETKİSİNİ YOK EDER

Bir hücresel protein olan Interlökin-2 (IL-2) bir çok kanser türünde oluşan anti-tümör cevapların oluşmasını sağlar. Çin kaynaklı araştırmalar Goji polisakkaritlerinin IL_2 üretimini arttırdığını göstermiştir. ABD’de IL-2, 1983 yılından beri bazı kanser ve AIDS hastalığının tedavisinde bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi amacıyla kullanılmaktadır. Goji ayrıca, tümör hücresinin ölümüne neden olan apopitoz olayını hızlandırır.

Bir çalışmada, Akciğer kanser tedavisi sırasında uygulanan radyasyon etkisinin Goji alımıyla arttığı böylece uygulanan radyasyon dozunun azaltılabileceği gösterilmiştir. Bir başka çalışma Goji’nin radyoterapi ve kemoterapiye bağlı istenmeyen yan etkileri azalttığı gösterilmiştir.

KARACİĞERİ KORUR

Goji çok bilinen bir karaciğer hücre koruyucusu olan serebrozid içeriği sayesinde, yüksek toksik etkisi olan klorlanmış hidrokarbonlara karşı dahil koruma sağlar.

SABAH BULANTILARINI ÖNLER

Çinde sıcak Goji çayı özellikle gebeliğin ilk üç ayındaki kadınlarda sabah sıkıntılarının önlenmesinde kullanılmaktadır. Bu çayın içilmesi hızlı ve etkili bir çözümdür. 60 gram kaliteli goji suyunun üzerine sıcak su eklenmesiyle de hazırlanabilir.

DOĞURGANLIĞIN KAYNAĞIDIR

Goji çok uzun zamandır Asya’da kadın ve erkek infertilite (kısırlık) tedavisinde kullanılmaktadır. Kadınlarda benzersiz bir şekilde Ying düzenlemesi (doğurganlık özü) gerçekleştirdiğine inanılır.

Erkeklerde ise, goji polisakkaritlerinin sperm hücrelerinin ömrünü uzattığı ve testisteki hücrelerin strese bağlı azalmalarını ve ölümlerini engellediği gösterilmiştir.

İYİ BİR HAFIZA İÇİN MUCİZE ETKİLERİ VAR

Goji Asya’da bilinen bir beyin güçlendiricidir. İçerdiği betain vücutta kolin maddesine çevrilerek beyindeki hafıza ve hatırlama fonksiyonlarında yer alır

MUTLULUK VERİR

Goji’nin sürekli olarak tüketiminin neşeli ve mutlu bir ruh hali sağlar. Bu nedenle Asya’da “mutluluk meyvesi” olarak da tanınır.

KANSERE KARŞI DERMANI VAR

Goji ile birlikte kanser ilacı kullanan hastalarda olumlu cevapların yalnızca ilaç kullanan hastalara oranla %250 oranında arttığı görülmüştür.

Malign melanom, böbrek karsinomu, kolorektal karsinom, nasofaringeal karsinom ve malign hidrotoraks gibi kanser hastalarının tedavilerinde inanılmaz derecede iyileşme sağlanmıştır. Goji ile tedavi gören hastaların remisyonu (iyilik hali) Goji almayan hastalardan belirgin olarak daha uzun olmaktadır.

HASTALIKLARA KARŞI VÜCUT DİRENCİNİ ARTIRIR

Serbest radikallerden olan süperoksit’in hastalıkların oluşumu ve ilerlemesinde önemli bir rol oynadığı gösterilmiştir. Süperoksit vücutta bulunan süperoksit dismutaz enzimi sayesinde etkisiz hale getirilir. Ancak bu enzim yaş ile birlikte azalmaya başlar.

Goji alımının süperoksit dismutaz enzim değerlerini %40 oranında arttırdığı ispatlanmıştır.

KALBİ GÜÇLENDİRİR

Goji bir sesquiterpene olan ve kalp ile kan basıncı ayarlamalarına yardımcı olan cyperone içerir. Anthocyanin maddesi ise kalp damarlarının dayanıklılığını arttırır.

KİLO VERDİRİR

Asya’da yapılan bir anti-obesite (aşırı şişmanlık) çalışmasında, hastalara sabah ve öğleden sonra Goji verilmiştir. Sonuçlar çoğu hastanın belirgin kilo vermesi şeklide olmuştur. Bir başka çalışma ise Goji içerisndeki polisakkaritlerin alınan
yağ şeklinde depolanması yerine enerjiye dönüştürdüğünü göstermektedir.Ömre ömür katan meyve
 

<-Geri

 1 

Devam->

 
Bugün 18 ziyaretçi (30 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol